Jeffrey Dahmer, tarihe adını kanlı harflerle kazıyan en ünlü seri katillerden biri. Yakalandığı tarihe kadar 17 insanı vahşice hayattan kopardı ve ABD’de bugün hala unutulmayan korku tohumları ekti. Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan yeni detaylarsa, Dahmer’ı tekrar dünya basınının manşetlerine taşıdı.
Derleyen: Ayşe Kısakürek
Tam adıyla Jeffrey Lionel Dahmer, 21 Mayıs 1960’ta ABD’nin Wisconsin eyaletine bağlı olan Milwaukee’de doğdu. İlerleyen yıllarda tarihin en karanlık seri katillerinden biri olarak kayıtlara geçecekti. Öyle ki Dahmer, yaptıklarından sonra bugün dahi hala ‘Milwaukee Yamyamı/Canavarı’ olarak anılmaya devam ediyor.
SORUNLU BİR ÇOCUKLUK VE İLK CİNAYET
Seri katillerin sorunlu bir çocukluk geçirerek, bir travma yaşamış oldukları ve bu şekilde bir canavara dönüştükleriyle ilgili yaygın bir kanı vardır. Dahmer da bu inanışın mükemmel bir örneği. Annesinin Dahmer’a hamile olduğu dönemde zor ve sorunlu bir hamilelik geçirdiği kaydediliyor.
Ancak bu yalnızca başlangıçtı. Şizofreni hastası olan anne, gebelik döneminde pek çok psikiyatrik ilaç kullandı. Zor ve sorunlu bir ailede yaşamını sürdüren Dahmer’in annesi sürekli intihar girişiminde bulundu.
Dahmer’a göre ebeveynleri hep erkek kardeşiyle ilgilendi ve kendisine yeterince ilgi göstermedi ve çocukluğunda günden güne içine kapandı. Küçük yaşlardan itibaren, ‘ölü hayvanlara’ ilgi gösteriyordu. 4 yaşından itibaren hayvan kemiklerini toplama gibi bir alışkanlık edinmişti. Daha küçük yaşlardaki psikolojisi adeta gelecekte yaşanacakların habercisi gibiydi.
KURBANIYLA ÖVÜNÜYORDU
Lise çağına geldiğinde ise; alkol, uyuşturucu madde kullanımı gibi alışkanlıklarla tanıştı. Liseden mezun olduktan üç hafta sonra 18 yaşındayken ilk cinayetini işledi. Steven Hicks adlı 18 yaşındaki otostopçuyu, kafasının arkasından dambılla vurarak öldürdü. Devamında kurbanının bedenini parçalara ayırdı.
Ohio State Üniversitesi’ne girdi ancak bir dönem boyunca çoğu derslerine katılmadığı için, okuldan atıldı. Bunun üzerine orduya yazılmaya karar verdi. Ordudayken, taciz ettiği kişilerden biri olan Preston Davis, Dahmer’ın sarhoşken ilk kurbanıyla ilgili ‘övündüğünü’ söyledi. Yine alkolizm sorunu sebebiyle ordudan da atıldı.
Bu yıkık hayat, 1987 yılında Steven Tuomi adlı ikinci bir kişinin ölümüne sebep oldu. Zavallı adamı bir otel odasına götürüp öldürdü.
CİNAYET, İŞKENCE, YAMYAMLIK
Ancak Dahmer’ın kurbanlarını öldürebilmesi için alkol alması gerekiyordu. Onun sözlerine göre alkol amaca giden bir araçtı. Dahmer insanlıkla bağını öylesine koparmıştı ki, kurbanlarını öldürdükten sonra parçalarını saklıyor ve bir süre sonra bunları yiyordu.
Dahmer bu hastalıklı ruh haliyle; 1978-1991 yılları arasında, genellikle Asya ve Afrika kökenli 17 erkek ve oğlan çocuğunu öldürdü. Acımasız katil 1992 yılında; tecavüz, işkence, nekrofili ve yamyamlık gibi suçlardan on altı kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Hapishanede ise, diğer mahkumlar tarafından büyük bir hedef haline geldi. Bundan dolayı iki kez diğer mahkumlar tarafından saldırıya uğradı ama ilkinde hayatta kalmayı başardı. Ancak 28 Kasım 1994 yılında Christopher Scarver adındaki bir mahkum tarafından duşta yakalanıp dövülerek öldürüldü.
BABASI HALÜSİNASYONUNU GÖRÜYORDU
Yeni ortaya çıkan bazı gelişmelerse hızla dünya basınının gündemine oturdu. Amerikan basınına göre, Dahmer’ın 87 yaşındaki babası, geçtiğimiz günlerde öldü ve son aylarda kötü şöhretli seri katil oğluna dair halüsinasyonlar görüyordu.
Aileye yakın bir kaynak geçtiğimiz Salı günü yaptığı açıklamada, Milwaukee Yamyamının babası Lionel’in Ohio kırsalındaki evinden çok da uzak olmayan bir bakımevinde öldüğünü söyledi.
Kaynak olayla ilgili şunları aktardı:
“Bu sabah erken saatlerde Lionel’in bakımevinde öldüğü açıklandı. Son aylarında ağır ilaç tedavisi görüyordu ve seri katil oğlu Jeff’e dair halüsinasyonlar görüyordu. Tutarsızdı ve insanların Jeff’i görüp görmediğini soruyordu. Jeff’in onu görmeye geldiğini söylemişti.
‘OĞLUMU HALA SEVİYORUM’
Babası Lionel, oğlunun bir katil ve cinsel suçlu olduğu ortaya çıktıktan sonra bile onun yanında yer aldı. 1994 yılında ise, ‘Bir Babanın Hikayesi’ adlı kitabı yazdı.
O yıl Amerikan televizyoncu Oprah Winfrey’e tüyler ürperten oğlu hakkında şunları söyledi:
“Tutuklanmasından bu yana çok yakınlaştık. Oğlumu hâlâ seviyorum. Her zaman ona sadık kalacağım, her zaman öyle yaptım.”
Lionel ayrıca 2004 yılında Televizyon efsanesi Larry King ile de ünlü bir röportaj yapmıştı.